30 Mart 2010 Salı

Kader Kime Şikayet Edeyim Seni Bilemem

yorulmuşum... 5 yılın sonunda nihayet yüreğimden atabildiğim bir lanet sonrası yine aynı boku yiyorum. kendi elimle saplıyorum oku yüreğime. doymayayım salaklığıma... şarkıların ilaç olmadığını öğrendiğim halde, kendimi paralasam da sevmeyenin sevmeyeceğini bildiğim halde, kimsenin bedeninde ateşimi söndüremediğimi öğrendiğim halde, en önemlisi sevmeyenin sevmeyeceğini bildiğim halde hâlâ bu gerizekalılık niye?!?

şekerpare, bekçi cumali'yi sevdi ama adı üstünde, "türk filmi" lan bu!.. (ibo bu laf sana!:)
yalnızlık, "aşık olunmaması gereken birine aşık olmak" ile kader haline getiriliyor çünkü...

29 Mart 2010 Pazartesi

Nostalgia...

bazen sevdiğiniz için alttan alırsınız, kişiliğinizi kapıda bırakırsınız. aşk için kişiliğinizi kulak arkası ediverirsiniz. taşıyamayacağınız bir yük sırtınızda, önünüzde upuzun bir yol uzanır. hayat uzundur, siz gençsinizdir belki ama sanki o tekmiş, sadece o varmış gibi her şeyi ona verirsiniz. ne aradığınızı bilmeden ayağınızı sıkan ayakkabıyla ya da belinizi büken bir yükle yürür, yürürsünüz. ta ki gerçekten nefesiniz tükenene veya tökezleyip kalkamayana kadar. en sonunda o ayakkabıyı çıkarır, o yükü omuzlamayı bırakırsınız. gariptir, “o çağırır bir kez daha ve en sonunda gitmek zorundasınızdır.”
ya da bazen aşk sizi bir yapar. veya siz öyle sanırsınız. bir sanırsınız. bir elma değildir oysa aşk, siz öyle sanırsınız. gün gelir çatar ki aslında siz bir değilmişsiniz, idrak yolları açılır önünüze. lakin önünüzde bir harita vardır ve dışarıda korkutucu bir dünya. geri dönmek, o elmadan bir kez daha ısırmak istersiniz, çünkü nedir? ayrılamazsınız. “tıpkı yağmurun kendi kendini ayıramadığı, bulutunu seç diyemediği gibi.”

26 Mart 2010 Cuma

Ederlezi

gecenin bir yarısı dinlerken adama afyonla birlikte aynı anda melankoliyi yükler. yüklemekle kalsa yine iyi üstüne yaşanmışlıkların , pişmanlıkların , keşkelerin acı tadını da getirir ve siz farketmeden daha şarkı bitmeden bir anda başınızı iki elinizin arasına almış bulursunuz.

anlamı hıdırellez miş bu sarkının.ama saraybosna daki katliamın acılarını da anlatan bır turku.dilini bilmedigim bir ulkenın cektıgı acıları anlatır.hissetmenın dili bilmekle alakası yokmus.he bide özgü namal dan dinlenesi bir türkü...

25 Mart 2010 Perşembe

gonca güllerim vardı...

kokusunun sadeliği ve saflığı , kendi güzelliğiyle birleşince cennetin en güzel yeridir gözümde ,
anlamsız hayatım anlamlı olur onu düşündüğümde ,
ama ayırlık ,
unuturum derim unutamam , belki de unutmak istemem ,
hoşlanırım onun verdiği acıdan bile , bir sigara yakarım ölümü beklerim.

Fevgo...

2 gün önce hayatıma girmiş bir şarkının etkisindeyim.ilk önce gripinle hayatıma giren "durma yağmur durma" sozlerinin etkisinden kurtulamamışken şimdi şarkının orjinalini dinleyerek melankoli sınırlarını aşmaya başladım.

her ne kadar ilk gripinden dinlesemde,şarkının orjinali daha güzel.boşuna dememişler taklit aslını yaşatır diye...

24 Mart 2010 Çarşamba

hoş mu geldim?

Sustum içimdeki fırtınaları biçe biçe sustum hep sustum. Bekledim "gitmeme" dair ne çok şey vardır sende dinlemek için sustum. Boş. Benim şiirlerim sömürü oldu sen okudukça. Bana kalan senin yokluğunda günün tortularıydı. Güneş sarı şaşkınlıktı bende gece uykusuzluklarıma. Her gün bir ümitle başlamak için çok çalıştı yüreğim. Gitmeme izin vermeyeceksin hissi öyle derinlerime girmişti ki, çıkması o denli zor oluyordu. Gururuma yedirip seni seviyorum demek isteyecekti beklide, izin vermedi aklım buna. Deymeyenlere deymeyeceksin dedi; emretti. Gücüm yetmedi itiraza, sebebi de yoktu giden giderdi unutulan unutulur.